EYLEM VE HANDAN’A MEKTUP
EYLEM VE HANDAN’A MEKTUP
Mektup yazmayalı o kadar zaman oldu ki…bayağı paslanmışım ama bu ikili için tekrar tekrar hatta her hafta yazabilirim. Bir şekilde 10 kadınının hayatında kesiştirilen bir yol hikayesi yapan bu hevesi hiç bitmeyen ne olursa olsun umutlarını ve tiyatro aşklarını hep sunan bu iki kadına mektup yazmak ne büyük mutluluk..
Öncelikle nasılsınız? Süre olarak kısa olsa da uzun mu uzun bir zaman harcadık beraber. Kısa zamanlarda hepimiz döktük içimizi “ilk izlenimlerimizi” sorduklarında-bunca zamandır bize hiç sorulmamış hasretini çektiğimiz soruyu duyunca- öyle heyecan yaptık ki ne diyeceğimizi şaşırdık önce. Sonra konuştuk konuştukça alıştık birbirimize ve tanıdık gelen fikirleri duymaya başladık. Tiyatro bir araç oldu aramızda duyguları paylaştığımız ve birbirimize açtığımız öyle güzel anlar oldu ki yazıları okuyunca “tam da benim anlatmak istediğim” dediğim güzel metinlerle yazmaya gerek kalmadığını düşünmeye de başladım.
Hele de oyuncular ve yönetmenlerle yaptığımız söyleşiler…ilk “sizler ne dersiniz” dediğinde oyuncu yaşadığım dehşeti nasıl anlatsam. Emek vermiş, çalışmış, yıllarca amaç edinmiş ve bana soruyor. İlk defa anladım ki sahnedeki emekçi izleyicisine ne kadar çok sorusu varmış meğer.
Hem zor hem de çok kolay bir soru iki taraf için. İzleyicinin de ne çok anlatası varmış ama ilk fitili ateşleyen olmak istemeyen ama ateşlenince de coşan bu hal 10 kadının bitmeyen bitemeyen toplantılarına sebep oldu☺
Bu çalışmalar beni soruların çıkmaz sokaklarında cevabı arayan hayalete dönüştürdü. Tiyatro izleyiciden ne istiyor? Anladım ki beğenilmenin ötesinde bir şeyler istiyor artık. Konuşulmak, denemeler yapmak, tartışılmak, bitmeyen heyecanla yenilenmek ve değişmek istiyor. Bu kadar çok şey isterken tiyatro yazarı, yönetmeni, oyuncusu herkes sesiyle, metniyle, sahnesiyle uğraşıyor, çalışıyor. Bu kadar kanlı canlı bir performans zamana karşı direncini hep seyirciden almış, tükenmeden devam edebilmesi hep heveskârlarla kendine cansuyu vermiş, sergilemiş oyunlarını ve beğenilmek için var olmuş bunca zaman. Şekil değiştirmiş, kostüm ve sahne ile yeni bir form almış, hep seyirci hevesini kaybetmesin diye…
İşte ilk defa bu ikili ile yan yana gelen her biri ayrı hikâyelerle bezenmiş kadınlar sahnede ne gördüğünü anlatmaya başladı. Hatta yazmaya başladık ki bu iki asıl heveskârın bitmeyen tükenmeyen tiyatro aşkı ile su gibi aktık, coştuk. Yazdıkça yazdık, eksik kaldıkça tamamladık, sordukça sorduk ve ekledikçe ekledik her beraber…Bütün kadınlara ilham veren ve besleyen incelikler yumağının içinde herkes kendine ait ilmeği atmak için örgünün başına geçti. Rengarenk ve sıcacık bu örgünün başı var ama sonu olmayacak sanki bu iki deli yürekli kadın olduğu sürece…size bu mektup.. kocaman kahkahanıza kocaman yüreğinize…
Ebru Demirci